19 Ocak 2017 Perşembe

Portakal ın içinde Türk kahvesi denemesi

Merhaba,

Birkaçhaftadır internette bir portakallı kahve muhabbeti dönüyordu.



Haydi yapayım dedim, Cem cim bana bahçeden portakal getirebilirmisin ? Niye? Kahve yapacağım. 

La havleeee ve portakallar geldi. Ağız kısımlarını kestim, içlerini oydum ve birer porsiyon kahve koyup üzerine fincanlık miktarda suyu ekledim. Yani cezve yerine kullanıyoruz portakalı.



Oyma işlemi can sıkıcı ama zor değil. Çocuklar çevredeyse içini onlar yiyebilir. Ocak üstüne oturttuğunuzda kabuktan çıkan koku parcacıkları yanıyor ve görüntü eğlenceli.



Ve fakat ocak çok kirleniyor benden söylemesi.



İçimi de bir harika. Ayda bir kesin yapacağız ve saksıyı çalıştırıp başka meyevelerle de deneyeceğiz mesela limon.



Ev bir harika kokuyor.
İçerken harika bir aroma yutarken ayrı bir aroma alıyorsunuz ki çok güzel.

E hadi siz de yapın.

Kalın sağlıcakla
İmza deli anne

4 Ocak 2017 Çarşamba

Sehirden köye göçmek ve sürdürülemezlik

Merhaba,

Facebook da, şehirden köye göçmek ve sürdürülemezlik adlı bir sayfam var. Zaman zaman paylaşımlar yaptıgım. Şehre yada köye ait avantajlar ve dezavantajlar hakkında.

Bugün buradan bir paylaşım yapmak istedim.
Buyrun;

Rutinimiz sabah kalkış ve kim erken sıcak yatağını bırakabilirse, onun banyoda ki küçün ısıtıcıyı açık konuma getirmesi ve koşarak yatağa dönmesi ile başlıyor. Çok sıkışmışsa arada çiş molası verilebilir tabi. İkinci başlatılması gereken eylem ise, mutfaktaki küçük ısıtıcının açılması.  Bu hep benim işim oluyor çünkü kahvaltı hazırlığını başlatmak günlük rutinim. 



Hava yağmurlu ve soğuksa Ada kız okula araba ile bırakılıyor ki bu da Cem in rutini. 
Hava soğuk yada çok rüzgarlı Değilse,  Ada kız yeni yine şehirden göçen bir ailenin tatlı mı tatlı kızı ile muhtemelen hayat boyu hatırlayacakları sohbetleri ederek, çeşitli hayvanlarla muhatap olarak okul yoluna düşüyorlar.



Biz mi, hava iyiyse hemen yürüyüşe çıkıyoruz. Poyraz en çok sevinen oluyor bu işe.  hava soğuk ve yağmurlu ise ısınan mutfağımızda ya sohbet ediyoruz, ya kitap, gazete okuyoruz yada bugunkü gibi kızımın siparişi üzerine hazırladığımız "süt reçelini"  yaparken kah Cenk SÖNMEZSOY un kitabından okuduğum ve yaptığım bir imla yanlışına gülüyor kah şunu yapsak yok bunu yapsak diyor kah geçen yıllarda "şeytan çukulata giyer" pastasını bize yapan bir aileyi sevgiyle anıyoruz.  



Bu dünyayı terkedenleri de anıyor, kızımın ezberlemekte zorlandığı bir Fatiha göndermeyi de unutmuyoruz. 

Emekliliğin en kocaman tatlarından biri olsa gerek, hayat arkadaşın hep yanında, sohbetler; içerikleri bazan çok üzücü olsa da hep şanslı hissettiren cinsten. Ohoooo o sohbetlerde evler mi alınıp dekore edilmiyor, arsalar alınıp üzerine ev mi yapılmıyor, bir mutfak fotoğrafı hakkında bile konuşulabiliyor. Tamam, ara ara dedikodu da var ama vallahi çok naif. Sarılmalar, burnundan çıkan sümükler, pırtlar... hayat hep mutfakta, hep bizim yanımızda. 

Demem o ki. Keyifli olun, bir hayat arkadaşı edinin, ( sadece insan değil, bu bir eşya olur bir kedi olur, köpek olur..) arkadaşlarınızı ihmal etmeyin, bir diğer arkadaş gibi onlarla reçel paylaşın. Birşeyler üretin. Nerede olduğunuzda hiç farketmez. Bugün burada yarın başka biryerde. Yeterki huzurlu olun. Çok ama çok kötü şeyler olacağını düşünmeyin. Olsa da iyi yanını hep bulun. Birlik olun beraber olun. Hareket edin. Gerinin. 

Öyle işte bugün de bööle,
Kalın sağlıcakla

İmza, coşmuş anne